23 Aralık 2013 Pazartesi

Atomun Yapısı Hakkında Güzel Bir Yazı


Eğer bir elmayı dünya kadar büyütebilmek mümkün olsaydı, bu büyüklükle orantılı olarak, elmayı oluşturan her bir atom, futbol topu büyüklüğüne gelecekti. İşte o zaman onlardan bir tanesini elimize alır, evirir çevirir ve atom hakkında merak ettiğimiz her şeyi öğrenebilirdik değil mi?.

 Yo hayır!

 Bu kadar basit değil. Maalesef, dünya kadar büyük bir elmanın, futbol topu kadar büyük atomları bile, onlar hakkında yeterince bilgi edinmemiz için hâlâ daha çok küçüktür. Eğer atom çekirdeğini görmek istiyorsak, atomu futbol topu kadar değil de, bir futbol sahası kadar büyütmemiz gerekir. İşte o zaman çekirdek, ortada bir futbol topu kadar dururken onun 1000 metre kadar uzağında dönüp duran elektronlardan herhangi birisi ancak ancak bir bilye büyüklüğüne gelir.

 Şimdi bu örneği en küçük atom olarak bilinen Hidrojen atomuna uygulayalım. Eğer Hidrojen atomunun çekirdeği bir futbol topu (artık elmadan hiç bahsetmiyorum, hayaline güvenenler onun büyüklüğünü aşağı yukarı tahmin edip, samanyolunda müsait herhangi bir yere koyabilirler) kadar büyürse, atomun kendisi 2000 metre çapında bir küre olarak karşımıza çıkar.

 Eminim dikkatinizi çekmiştir, maddenin temel yapı taşı olarak bilinen atomun kendi yapısı mutlak yoğunlukta bir madde değil. Tam tersine çekirdek ve elektronlar arasındaki devasa alan, bildiğimiz manâda hiçbir madde barındırmamaktadır. Ve eğer bir atomu tamamen çekirdeği ile doldurmaya kalksak 1015 tane çekirdeğe ihtiyacımız olacaktır. Bu kısaca şu anlama geliyor:

 Eğer, maddî varlığımızı oluşturan atomların parçacıkları arasındaki mesafeler kapatılacak olsa, bir insan şu anki boyutundan tam yüzbin kez küçülmüş olur. Bu bir iğnenin ucundan da küçük bir şey demektir. Yaklaşık olarak milimetrenin binde biri gibi mikroskobik bir şey. İsterseniz yeryüzünde yaşayan tüm insanların mutlak yoğunlukta madde olarak kapladıkları yeri de hesaplayabilirsiniz. Bunun için ortalama bir insanın ağırlığını (60 kg) atom çekirdeğinin yoğunluğu ile (1015g/cm3) çarpmanız yeterli olur. Ortaya çıkan miktar 1 cm3 bile etmeyecektir.

 Hiç boşluğu kalmamış tamamen çekirdekten oluşan bu kütlenin hacminin azalması elbette kütlesini değiştirmeyecektir. 1cm3 kadarı neredeyse bir milyar ton çeker.

 Eğer çevremizdeki her şey ve hatta insanlar bile büyük çoğunluğu boşluktan oluşan atomlardan ibaretse, gerçekte maddesel yapımız bu kadar az ise, neden kapalı kapılardan, duvarlardan çizgi roman kahramanları gibi geçip gidemiyoruz? Maddeleri katı ve sert yapan nedir?

 Aslında bu soruyu cevaplandırmak hiç de kolay değildir. Bu soruyu kuantum teorisinin ortaya koyduğu gerçeklerle düşündüğümüzde bu basit soruyu son derece karmaşık bir dizi cevaplar silsilesi karşılayabilir ancak.

 Elektronların atom gibi küçük bir mekana sıkıştırılmaları olağanüstü büyüklükte bir hız kazanımına yol açar. Normal bir elektron, atom içinde saniyede yaklaşık 1000 km gibi bir hızla hareket eder. Bu olağanüstü hız sonunda, atom katı ve sert bir kütle görünümüne bürünür. Bunu eski model uçakların pervanelerinin, hızla dönerken yuvarlak ve tam bir katı yüzeymiş gibi görünmesine benzetebiliriz.


 Kaynak :  http://www.fenokulu.net/portal/Sayfa.php?Git=KonuKategorileri&Sayfa=KonuDigerListesi&baslikid=40&DigID=45



HİROSHİMA'YA ATILAN ATOM BOMBASI 

 

Bu dünya tarihinin en vahşi, en acımasız, en ölümcül bombasının yani atom bombasının birazdan patlayacağının habercisiydi…
Enola Gay bombayı bırakınca 155 derecelik bir dönüş gerçekleştirdi, bombanın patlamasıyla da büyük bir sarsıntı geçirdi… Ancak buna attıkları bombanın yol açtığına ihtimal bile vermemişlerdi. Aşağıdaki korkunç manzaradan habersiz hızla Tinian Adası’na doğru yol aldı.
Amerikan Hava Kuvvetleri’ne ait B-29 tipi Enola Gay isimli uçağın bıraktığı bu bomba Hiroshima’da 140 bin kişinin ölmesine neden oldu.
Bombanın düşmesinin ertesi günü Hiroshima’da neredeyse hayat yoktu. Belki II. Dünya Savaşı’nın en acımasızı Adolf Hitler’di… Ama en büyük yıkımı ABD gerçekleştirmiş oldu.
Aradan 65 yıl geçti… Birleşmiş Milletler Genel Sekretir Ban Ki-Mun’un önderliğinde yarın Hiroshima’da bir anma töreni düzenlenecek. Törene ölenlerin anısına 140 bin kişi katılacak.
Amerika Birleşik Devletleri ilk kez bu törende temsil edilecek.



Higgs Bozonu  adı verilen atomaltı parçacığına ilişkin ilk çalışmaları yapan Belçikalı fizikçi François Englert ile İngiliz bilim adamı Peter W. Higgs, bu yılki Nobel Fizik Ödülü'ne layık görüldü.



Nobel Komitesi, bir saatlik gecikme ile yaptığı açıklamasında, 1964 yılında birbirlerinden bağımsız olarak parçacıkların nasıl kütle kazandığını açıklayan Englert ile Higgs'in 2013 Fizik Ödülü'nü paylaştığını belirtti.

Englert ve Higgs'in 49 yıl önce öne sürdüğü teori, 2012'de İsviçre'nin Cenevre kentindeki Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi ( CERN ) bilim adamları tarafından doğrulanmıştı.

Nobel Fizik Ödülü getiren kuram, dünyanın nasıl meydana geldiğini tanımlayan parçacık fiziğinin Standart Model'inin ana parçasını oluşturuyor. 

Standart Model'e göre çiçeklerden insana, yıldızlardan gezegenlere her şey, madde parçacıklarından meydana geliyor. Bu parçacıklar ise her şeyin olması gerektiği gibi çalışmasını sağlayan güç parçacıkları aracılığıyla yönetiliyor.

Standart Model, aynı zamanda Higgs ya da Tanrı Parçacığı olarak bilinen özel bir parçacığın varlığına dayanıyor. Bu parçacık, tüm uzayı kaplayan görünmez bir alandan türüyor. Model'e göre Higgs Parçacığı olmadan hiçbir şey var olamıyor. Çünkü Higgs Parçacığı'nın görünmez alanla teması, parçacıkların kütle kazanmasına yol açıyor. Englert ve Higgs'in ortaya koyduğu kuram, bu süreci açıklıyor.

Cern laboratuvarında yapılan deneyler sonucu Higgs Parçacığı'nın varlığı 4 Temmuz 2012'de doğrulanmıştı. 14 milyar yıl önce evrenin doğumuna yol açtığına inanılan Büyük patlama ortamını yaratmayı amaçlayan 10 milyar dolar tutarındaki deney sırasında proton ışınları, 27 kilometrelik tüneli ışık hızıyla geçerek birbiriyle çarpıştırıldı. Higgs Parçacığı'nın bulunması için yapılan Cern'deki Büyük Hadron Çarpıştırıcısı (BHÇ), insanoğlu tarafından inşa edilen en büyük ve en karmaşık makine olarak biliniyor.

Higgs Parçacığı'nın bulunmasına rağmen, Standart Model, kozmik bilmeceyi çözmeye yetmiyor. Çünkü Model, evrendeki tüm maddelerin sadece beşte birini açıklayabiliyor. Evrenin gizeminin çözülebilmesi için beşte dördünü oluşturan karanlık maddenin keşfedilmesi gerekiyor.



Kaynak: http://www.milliyet.com.tr/higgs-bozonu/
.
1953 YILININ İLK ATOM DENEMESİ YAPILDI      

         


















Kaynak : https://www.google.com.tr/search?q=1953+y%C4%B1l%C4%B1n%C4%B1n+ilk+atom+denemesi+yap%C4%B1ld%C4%B1&source=lnms&tbm=isch&sa=X&ei=n1K7UsXMD4qitAbU4IHQDg&ved=0CAcQ_AUoAQ&biw=1366&bih=666#facrc=_&imgdii=_&imgrc=FaJaRvWUM2iIGM%3A%3BjgEBSF1FC57YkM%3Bhttp%253A%252F%252Fgecmisgazete.com%252Fhaberresim%252F2013-03-24%252F_8729_9310.jpg%3Bhttp%253A%252F%252Fgecmisgazete.com%252F%253F1953_Yilinin_ilk_Atom_Denemesi_Yapildi%2526icerik%253D8729%3B640%3B321
ABD’nin 1950’li yıllarda yaşanan soğuk savaş döneminde Ayı atom bombasıyla havaya uçurarak Rusya’ya gövde gösterisi yapmayı planladığı ortaya çıktı.


Ünlü astronom Carl Sagan'ın da böyle bir patlamanın yaratacağı toz ve gaz etkisini anlamak için aynı yıllarda araştırma yaptığı belirlendi. Korkunç gerçek, o tarihte projenin başında bulunan silah geliştirme uzmanı Leonard Reidfell yıllar sonra basına yaptığı itirafla ortaya çıktı.
Daily Mail’in haberine göre, 50’li yıllarda ABD Silah Geliştirme Dairesi’nin başında bulunan Leonard Reiffel’in başını çektiği proje çerçevesinde, soğuk savaşın en yoğun günlerinin yaşandığı 1950’li yılların sonunda Rusya’nın uzaya gönderdiği Sputnik aracına karşı bir gövde gösterisi yapmanın caydırıcı olacağını düşünen ABD, Ay’a atom başlığı taşıyan bir füze göndermeyi tasarladı.Proje kapsamında füzenin 1959 yılında fırlatılması kararlaştırıldı.
Buna göre Amerikalı uzmanlar ayı önce hidrojen bombalı başlık taşıyan bir füzeyle vurmayı düşündü. Ancak hidrojen bombasının atom bombasına göre daha ağır olması nedeniyle atom başlığında karar kılındı.
Ancak Amerikalı askeri yetkililer, projenin başarısız olması halinde füzenin Dünya’ya düşerek büyük zarar verebileceği ve ay yüzeyinde kalıcı radyoaktif etki yapabileceği gerekçesiyle bu plandan vazgeçti.
Bugün 85 yaşında olan bilim adamı Leonard Reiffel, 1996 yılında ölen ve o tarihte genç bir astronom olan ünlü bilim adamı Carl Sagan’ın da proje çerçevesinde atom bombasının ay’daki patlamayla yaratacağı toz ve gaz etkisi üzerinde araştırma yaptığını bildirdi.

Atomu gerek kendi içinde muhafaza etmekte, gerekse diğer atomlarla olan hareketlerini düzenlemede dört kuvvet rol oynar. Çekim kuvveti, zayıf kuvvet, elektromanyetik kuvvet ve nükleer kuvvet. Gezegenleri güneş sisteminde tutan kuvvet, çekim kuvvetidir. Aynı tür kuvvet atom ve molekülleri bir arada tutan kuvvettir. Çekirdek etrafında korkunç bir hızla dönen elektronların kaçıp gitmelerini önleyen kuvvet elektromanyetik kuvvettir. Bu kuvvet ters işaretli elektrik yüklerinin birbirini çekmesi şeklinde tezahür eder. Çekirdekte bulunan protonların aynı işarette elektrik yükü ile yüklü bulunmalarına rağmen, birbirlerini itmeyip, aksine çok yakın durmalarını gerçekleştiren kuvvet nükleer kuvvettir. Bu kuvvetler birbiri ile kıyas edilemiyecek kadar farklı şiddetlerde oldukları halde atomu büyük bir düzen ile kurarlar.

Kaynak: http://atom.nedir.com/#ixzz2oLVPkelq

22 Aralık 2013 Pazar

Atom bilinen evrendeki tüm maddenin kimyasal ve fiziksel niceliklerini taşıyan en küçük yapıtaşıdır. Atom yunancada bölünemez anlamına gelen atomustan türemiştir. Atomus sözcüğünü ortaya atan ilk kişi MÖ 440'lı yıllarda yaşamış Demokritos'tur. Gözle görülmesi imkânsız, çok küçük bir parçacıktır ve sadece taramalı tünel mikroskobu (atomik kuvvet mikroskobu) ile incelenebilir. Bir atomda, çekirdeği saran negatif yüklü bir elektron bulutu vardır. Çekirdek ise pozitif yüklü protonlar ve yüksüz nötronlardan oluşur. Atomdaki proton sayısı elektron sayısına eşit olduğunda atom elektriksel olarak yüksüzdür. Elektron ve proton sayıları eşit değilse bu parçacık iyon olarak adlandırılır. İyonlar oldukça kararsız yapılardır ve yüksek enerjilerinden kurtulmak için ortamdaki başka iyon ve atomlarla etkileşime girerler.
Bir atom, sahip olduğu proton ve nötron sayısına göre sınıflandırılır: atomdaki proton sayısı kimyasal elementi tanımlarken, nötron sayısı da bu elementin izotopunu tanımlar. Her elementin radyoaktif bozunma veren en az bir izotopu vardır.
Elektronlar belirli enerji seviyelerinde bulunur ve foton salınımı veya emilimi yaparak farklı seviyeler arasında geçişlerde bulunabilirler. Elektron, elementin kimyasal özelliklerini belirlemesinin yanı sıra atomun manyetik özellikleri üzerinde de oldukça etkilidir.



Aristotales'in maddeye bakışı, kendinden önce yaşamış olan filozoflara olan tepkisini ifade eder. O, Empedocles'in düşüncesine katılmış ve her şeyin dört ana maddeden yapıldığını savunmuştur. Bu dört ana madde ateş, su, toprak ve havadır.
Bu dönemi izleyen çağlarda bu düşüncelere bir ilave yapılmadı, ilk kez 19. yüzyılda John Dalton modern atom kavramını ortaya attı. John Dalton, kimyasal reaksiyonlarda maddenin tam sayılarla belirlenen oranlarda tepkimeye girdiğini gösterdi ve dolayısıyla, maddelerin atom denen sayıla bilir ama bölünemez parçalardan oluştuğunu ifade etti. Buna ek olarak, atomların kütlelerini ortaya koyan bir tablo hazırladı.
J. J. Thomson 1897 yılında elektronu keşfetti. 1900'lü yılların başlarında Ernest Rutherford günümüz atom modelinin temelini teşkil eden yapıyı ortaya koydu: atomun, kütlesinin büyük bir kısmını oluşturan bir çekirdek ve bu çekirdek etrafında dönen elektronlardan oluşmaktadır. Rutherford çekirdeği oluşturan pozitif yüklü parçacığa proton adını verdi.

1932 yılında James Chadwick nötronu (adı, elektrik yükü 0 olduğundan, yani nötr olduğundan, nötron olmuştur.) buldu ve bu sayede 1935'te Nobel fizik ödülü'nü aldı. Daha sonra kuantum teorisi doğrultusunda Niels Bohr,  Bohr atom modelini ortaya attı ve elektronların belli yörüngelerde bulunabildiğini ve bunun Planck sabiti ile ilgili olduğunu ifade etti. Bohr'un modelinin üzerinde, daha sonraki deneylerde bulunanlarla örtüşmesi için birçok ekleme ve çıkarma yapıldı. Bohr modelinin "yamalı bohça" lakabını alması bundan ileri modelini yapmıştır.





Kaynak : http://tr.wikipedia.org/wiki/Atom